MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Arda`yı izlerken...
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
7 Ocak 2016 Perşembe

Arda`yı izlerken...

Barcelona - Espanyol karşılaşması İspanya açısından Katalanlar`ın dünya çapındaki büyük ağabeyi ile gariban küçük kardeşin karşı karşıya geldiği,  Katalan derbisi olması dışında pek de özelliği olmayan bir karşılaşmaydı. Bizim içinse durum farklıydı. Vitrindeki tek Türk lejyoneri,  Ulusal Takım kaptanı Arda Turan` ın Barcelona serüvenine hem de ilk onbirde başladığı tarihi bir karşılaşmaydı bu maç, bizler için.

Oynamasına az kaldı... Oynayacak... Onbirde başlayacak... Rakitiç`i kesti... Ve oynadı!

Manşetler, tv programları, bağlantılar, yorumlar, yorumlar...

Kolay değil. Rüştü Reçber`den sonra dünya futbol ekonomosinin en önemli markalarından birinin formasını kuşanan ikinci Türk`tü Arda Turan... Arda, "uzaylı" olup olmadığı hala tartışılan Messi`ye sarılırken ve aralarında "ikimize özel" dedikleri espiriler gerçekleşiyordu. Türk futbolu ve futbolcusu için ulaşılamayacak bir düşün çimler üzerindeki premieri idi adeta yaşananlar.

Arda ve ekran başındaki bizler, bu düşün keyfini yaşarken, Arda`yı sadece Avrupa değil, dünya sahnesine armağan eden "sistem", yani Türk Futbolu sorgulanmayı bekliyordu.

Arda Turan`ı kim yetiştirmişti? Hangi ölçütlere dayalı, hangi sistem üretmiş ve adım adım kademeli olarak buralara yönlendirmişti?  Arda`nın Barcelona` da forma kuşanmasını her şeyiyle bize ait bir sistemin eseri olarak niteleyebilir miydik? Ya da bir kaç ayrıntı dışında sistemimizin yeni Ardalar`ı üretmeye hazır olduğunu...

Arda, bizim coğrafyadan, Manisa`dan yola çıkmıştı. 2000` yılların tam ortasında Galatasaray`da efsane futbolcu, ancak bir o kadar da kötü teknik adam, Karpatlar`ın Maradonası Hagi tarafından dışlanmıştı. Şimdinin Barça yıldızı, o dönemin genç umut avcısı Vestel`in desteğinde Süper Lig`e konuşlanan ve Ersun Yanal yönetiminde ligin büyük ağabeylerine, çim yolduran Siyah-beyazlı armada ile başlıyordu, dünya yıldızlarına takım arkadaşı, "kanka" olacağı futbol serüvenine...

Herkes onun derdinde ya şimdi... Biz de kendimize bir pay çıkaralım (!) O zaman burun kıvırılan bu isimsiz, tıknaz, çok da yaratıcı olmayan, bu çocuk için  "İş var" demiştik beyazcamda...  

Bu forma altında yaptıkları ile sonradan Türk futboluna damgasını vuracak, Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Caner Erkin, Hakan Balta, Ersan Gülüm, Sezer Öztürk, Sinan Kaloğlu gibi yetenekler de Arda`nın takım arkadaşıydı. Zelenka ve Holosko gibi iki keşfedilmemiş yıldızı da kadrosunda bulunduran Manisaspor, Türk futbolunda benzeri görülmemiş bir scoute (izleme) başarısına imza atıyordu, Ersun Yanal önderliğinde... Ama sistemsizliğin sistem olduğu ülkemiz futbolunda Manisaspor efsanesi çabuk sona eriyordu. Arda Turan Manisa defterini kapatıp, dışlanmış bir soru işareti olarak geldiği kentten Galatasaray`a bir yıldız adayı olarak dönüyordu. Manisaspor`da ise kente bu güzel günleri yaşatan Ersun Yanal ardına bakmadan takımdan uzaklaşırken, takımın yazgısı onu iki kademe aşağı sürüklüyor ve şu günlerde 2.Lig`de yaşama savaşını yine değeri bilinmeyen bir teknik adam, kendi öz evladı Taner Taşkın zor koşullar altında ters çeviriyordu. Uçurumun eşiğinden çekip çıkarıyor ve zirveye taşıyordu, kaptan gemiyi...

 

Örneğin Ersun Yanal... Ulusal Takım hocalığına kadar yükselmiş, bir zamanların yükselen değeri... Kendi hataları bir yana, ama sistemin ona yüklediği misyon, çizdiği yazgı öte yana... Şampiyon oluyor, dışlanıyor. Sorunların, karmaşanın altında eziliyor, faturayı en kolay ödeyecek unsur teknik adam olarak, hesap önce ona kesiliyor. Yine ping pong topu gibi bir o yana, bir bu yana, ya da ara istasyon olarak tv stüdyosuna, yorumculuğa...

Hamza Hamzaoğlu, yoktan var ettiği tırnaklarıyla kazıyıp geldiği Galatasaray teknik direktörlüğünü niçin kaybetti? Enkazın içinden üç kupa çıkarırken, neden şimdi Mustafa Denizli`ye enkaz devretmiş gibi gösterilmek isteniyor? G.Saray`ın geldiği noktada teknik adamın mı, başkalarının mı, kimin payı daha büyük?

Ya Yılmaz Vural olayı... İşin suyu çıkmış artık. Futbolun zirvesinde bu rezalete "dur" diyecek bir kararlılık yok. Bakan Kılıç, "Göreve getirilenlerin kariyeri var, çabaları var. Başarı için istikrar" diyor. Federasyon Başkanı, "Yönetici seçilerek gelmiş, parayı o harcayacak. Antrenör değişikliği için limitleme hakkımız yok" diye görüş bildiriyor.

Biz de bu zihniyetten  yeni Terim`ler, Denizli`ler, Türk teknik adamlarının yetiştireceği yeni Arda`lar bekliyoruz.

En iyisi hiç düşünmemek...

"Balıkçılar" İzlanda, bize uzak ara yaparken, hangi mucizelerle Fransa`ya gittik? Süper Lig`i geçtik, PTT`de Eroğlu ve Diyadin dışında değişmeyen hoca kaldı mı? Koca İzmir`in maç yapacak stadı dahi yok, yetişecekler nerede maç oynayacak? Yüz yıllık kulüpler nerede, hangi batağın içinde?

Boşver bunları, geç tv başına , seyret Arda`yı... At manşeti, konuş stüdyolarda, canlı bağlantılarda. Sonra da haykır:

Yaşasın, Türk Futbolu! Yaşasın sistem!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz